16 Temmuz 2012 Pazartesi

Kısa dönemli arzu ve istekler

Twit attım sonra düşündüm, tek isteğim bu değil ya.

Daha cDNA ne işe yarar öğrenmiş değilim, yarın cDNA'den realtime PCR yapıceğmişiz. PCR, polymerase chain reaction, Türkçesiyle PZR, polimeraz zincir reaksiyonu -çok Türkçe-, elindeki minnacık DNA'yı çoğaltmak için yapılan bir işlem, diye biliyordum ben, bakteri ve RNA çoğaltmak için de kullanılıyormuş. Araştırmadığım bir sebepten (!) RNA olduğu gibi çoğaltılamazmış, cDNA yapıp ondan PZR'ye geçmek gerekirmiş ve ben cDNA protokolünü yarım yamalak anlar gibi yaptığım halde, tam olarak ne yaptığımızı ve ne yapmaya çalıştığımızı araştırmış değilim. Mikrobiyolojiyi almadan staj yapmak çok zor gerçekten. Okuyarak kapatılabilir, şu an bulunduğum konum sayesinde -o kadar bilinçsiz değilim- fakat mükemmel tembelliğim sayesinde, günde 2-3 makale okuyabilecek vaktim olduğu halde, işime yarar makaleyi değil, alelade, önüme çıkan herhangi bir yeni yazılmış makaleyi okumayı tercih ediyorum. Ben gerçekten işimi seviyor muyum? Pratikte evet, her ne yapıyorsak, o yaptığım şey çok eğlenceli geliyor, fakat manyak mıyım ne, literatüre hakim olmadığımı bildiğim, bunun bir eksiklik olduğunu bildiğim halde, araştırmıyorum. Araştırmamak? Bilimle uğraşan kim araştırmaz yahu? En temel taşı bu. Geçen senenin başında yakama yapışan tembelliği suçlar gibi olsam da, beni değiştirmek benim elimde değil mi ya? Bahaneye ihtiyacım var mı cidden? Bahanem olursa yaptığım -yapmadığım- şeyi meşru kılar mı :/ Meşru değil de kelime, şu aralar kelime dağarcığım harbi dar. Neysem, cDNA, realtime PCR ilk iş öğrenilmesi gerekenler.

Dumanlı apolloyla, küçük beyaz meleğe takmış durumdayım, ama az bekleyebilir.

Kaplan kırlangıçkuyruk görmüştüm, keşke tırtılını bulsam da gördüğüm şeyin gerçekten kırlangıçkuyruk olduğunu anlasam (çok hızlı uçuyor yahu, kelebek dediğin az yavaş olur!).

Bir sürü yeni bitkicik çıktı. Elimdeki ODTÜ Kampüsü Kır Çiçekleri Rehberi kitabı bir miktar eski ve kaynak olarak bi onu kullandığımdan -koskoca kütüphane var oysa ki- gördüğüm şeylerin ne olduğunu çözemiyorum.  Hezarenler açmış durumda haftalardır, bugün ancak fotoğrafını çektim. Bir de kameram iyi değil ya (telefon, demek istedim) o haliyle çekmek istemiyorum. Bir de daha önce dediğim gibi, ODTÜ'nün insanları bi manyak. Evet yere eğilmiş toprağın fotoğrafını çekiyorum, n'olmuş?

Sonram, Yalıncak'a çıkıcam. Bu sefer çıkıcam! Kameralı veya değil, bir görücem oraları. Ne deli kelebek yapmıştır şimdi. Hayatımda görmediğim börtü böcekler falan. Lohusa çiçeği (Aristolochia) varmış kampüste, yazın açmış olması gerek. Onu bari görsem. Arı rolü yapan sinekler falan var ^^ çoğtatlı.

Yelkovan adında bir kuş olduğunu öğrendim geçende. Fotoğrafını çekemedim. Gözükmediler.

Ev kırlangıcını tanıyabiliyorum artık.

Toygar dediğin serçedir, hala.

Hacettepe'den ayrılmadan hemen önce 4 sınıfın da ders notlarını çekmiştim paylaşımdan, hehe (sevgili Mehmet Ali hocam, söz kimseyle paylaşmıyorum onları, hem henüz hala öğrenciydim o zamanlar :P). İçinde mikrobiyoloji de var, onu okuyayım. Bilmediğim ÇOK şey var :(

Dinsel inançlar ve düşünceler tarihi diye bir kitap almıştım. İyi güzel de, farketmeden 3. cildini almışım (yuh). İlk konu orta asyada dindi. E çocukluğumdan beri anlatılan şeyler (içinde işlerine gelmeyenlerini anlatmamışlar ama) haliyle sıkıldım. Güzel kitap yine de, insan döne döne yine aynı inançlara dönmüş ya -din bazlı değil dediğim, atıyorum, ölülerin yaşaması- ilginç geldi, kitabı bir haftadır okumuyorum -_- onu okuyup bitireyim, diğer ciltlerini alayım.

Bitkilerin nasıl kurutulacağını Hacettepedeyken meraktan öğrenmiştim. Zooloji labında alkole yatırılmış böcekler incelemiştik neredeyse yarım asırlık. Bazı omurgalı ve omurgasız hayvanların alkolde yıllarca saklanabileğini biliyorum. Ama mesela, yusufçuklar, çekirgeler, arılar falan alkolün içinde erimişti. Yanlış saklanma koşullarından mı yoksa onları alkole yatırmamak mı gerekir bilmiyorum. Bir de yapısal pigmentli olmayan canlılar (yani renkleri ışığın tabakalarda farklı derecelerde kırılmasıyla oluşan canlılar) alkole yatarsa rengini kaybeder (yani renkleri pigmentlerle sağlanan canlılar, pigment alkolde çözünüyor). Tüm bildiklerim bunlar. Bunların üstüne ek yapıp bulduğum börtü böcüğü heder olmayacak şekilde saklamayı öğrenmek istiyorum.

Tırtılları ve larvaları takımlarına kadar ayırabileceğim bir kitap falan bulmak istiyorum. Bulduğum şeyin ergini ne olur hiç bilmiyorum ben ya. Geçen ateş böceği larvası buldum mesela. Gece parlamasa onun ateş böceğine dönüşeceğini hayatta düşünmezdim. İlle 8 hafta boyunca larva mı beslemeliyim -_-


Sanırsam bu kadar. Yavaş yavaş gelecek dönem alacağım ders içeriklerine göz aşinalığı kazansam iyi olacak sanki. Epey ağır bir dönem olacak :/

Tekrar inek olmak istiyorum. İnek olmak iyiydi ya. Tembellik kötü.

1 yorum:

kunt dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

Yorum Gönder